20 Kasım 2016 Pazar

Kırk yaşından fazla yaşamak ve Dostoyevski


Kuşkusuz, Fyodor Dostoyevski'nin yaşamında, henüz yirmi sekiz yaşındayken, idam cezasına çarptırılmış olmasının derin bir etkisi vardır. Bu cezadan, son anda paçayı kurtarmıştır. Ve ömrünün geri kalanında; hem psikoloji, hem de edebiyat dünyasını sarsan romanlarını yazmaya devam etmiştir. İdam cezasıyla yargılanması ve Sibirya'da sürgünde geçirdiği dört sene eserlerine doğrudan yansımıştır. Dostoyevski, Yeraltından Notlar'da (Zapiski iz podpolya) kırk yaşından fazla yaşayanları birer namussuz olarak nitelerken; sıra kendine geldiğindeyse, açık sözlülükle, en az yetmişini görmeyi arzuladığını itiraf ediyordu. Ancak kaderin bir cilvesi olsa gerek, kendisi sadece 59 yaşına kadar yaşayabildi.

1 Kasım 2016 Salı

Il conformista (1970) filmi hakkındaki düşüncelerim

"Ortalama bir insan olduğunuz için hiçbir şey anlamadınız. Ortalama bir insan; bir canavardır, tehlikeli bir suçludur, bir konformisttir, ırkçı, köle taciri ve politikaya ilgisiz bir kişidir." [1]
Pier Paolo Pasolini

Bertolucci'nin Novecento filminde, tam olarak umduğum tadı bulamamıştım, ancak yönetmenin daha genç bir yaşta yönettiği Il conformista'dan büyük bir lezzet aldım. Gerçi hakkını teslim etmek lazım, Novecento'da esasen kötü bir film sayılmaz.

Tipik bir orta yolcu olan, burjuvazinin bağrından kopup gelen kahramanımız (daha doğrusu anti kahramanımız) Marcello Clerici(Jean-Louis Trintignant), toplumun dönen çarklarında ezilmemek adına her şeyi yapmaya hazır, faşist bir gizli polistir. Hayatı boyunca güdülerini bastırmak için debelenen, "normal" olmayan yanlarını törpülemekle uğraşan bir toplum kurbanıdır. Çünkü içinde bulunduğu düzen baskıcıdır, çünkü düzen acımasızdır, ve bu düzende farklılıklara kesinlikle yer yoktur.